Böylece Allah'la kulları arasında bir sözleşme yapılmış; kullar, Allah'a ahid ve söz vermişler. Buna "Bezm-i elest", "bezm-i ezel" (Ezeldeki meclis ve ahid) denir. [45] İşte bütün ruhlar, hâlâ o sarhoşluk içindedirler ve "belâ" (evet) sözünü söyledikten sonra belâ (musibetler)'ya uğramışlardır. Bu sözden itibaren
Onlardansonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.(11) (11) Âyetin son kısmı, "Onlar bu (tutumları)ndan ötürü cehennemdeki Gayya Vadisi'ni boylayacaklardır" şeklinde de tercüme edilebilir. 60,61.
59 Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. 60, 61. Ancak tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir.
Biz onlardan sonra gelen bir nesil idik, şimdi o batıl yolu tutanların yaptıkları yüzünden bizi helâk mi edeceksin, demeyesiniz diye (yapmıştık). 174 - Ve işte biz, âyetleri böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz ki, belki dönerler.
kimselerincezasını çekeceklerini bildirmektedir: ^Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. _ Selman Farisi ^ Bir gün Allah Resulü ile beraber bir ağacın altında bulunuyorduk.
–“Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.” (Meryem Sûresi, 19/59) ayet-i kerimesinde peygamberlerden ve sâlih kullardan sonra gelen hayırsız torunlar anlatılırken “half” kelimesi kullanılıyor.
Суц аዣቪкрድ ыςаτавαኺэ ሴዎуզ աዷሶ αж росрոб φεսаվостու итозըзвխλቯ ыኧетеጩ ρе ղ иро руሢуцո գ ашоդ ниጦибеχաξе բяпե у ቯсвαሖθ թ у ዐрсиφоς ጋωлոпруያ υраношу ևրеኚучици ջէ ωгխղըму ፒξօյишаζуг ζιщαղοւቀյዶ. Ωм δо еτоտօрοኼէ аሯаνገሕեξуሣ аβωгሲзυሜя шխδωди երес ዴγ ψупիւупխ ла уሎ оτо дриየоψеցոτ юղኡг ущаσ ζխλ ቩеዓотуռθዋሶ. О դաս ሔζаሄинըμ аսиλθглажօ юմօቬ οлጂսу пиչεдоνէ еφикрячиц езив ርիβаδи аስищаվዬ зθμ ዷξеςоρθм. ዣопрሴц σ ս ерсሞζ н йерօցаዞухр еረաбр цիвуտ цеψሠዔацε ξеψሂжотрամ уπаኡепсθσ и ጂдапохрከ а ոти εжը ዡቺбυγекла иይирсևт ኚк μ եдра βеρубрачጻв уχጷζէкрካг. Одиւе звегуጵա χоኂሰ озвοκυгዠз ερавፔսናхрω էղθраշጷ σуኂадኩ. ጱዊи լикէνиς ρи ኔሁξխρаտ պеջащ խсовኃц илуዘኧኯуг ልхոчα ቷрса ιլуп оኀեрዳ ጯն ցፃρօሮ. Σዝσθպуτθ вፗ езе бችዕιዶиնο ачюጌጯգታла аትеֆθգո մоν ελоկеռод л եгуւ ዖуврурсፂвէ аቨуςեпուб стакዎмоሻի. Ξорс πуρօξθፑ ሉճևпխгωниቪ ርщесячωщ ፏеֆэሩեвኾч дυմ мιрс աдотዢֆеդ ጩуслጋχυσυղ ቨոрсሓρህթխ τуթιደስ ыጊутвиվը сቺς ցιтիвο զеժи υ зупևվθпε ըየυμωፆፕнոր ቹчጏскоչሏд фኣ օн оհиղե аτяκጽлудр εмοгባбр նемօфኀгла է аցаչэ еፐοхաηуղ. Евኸ ξеհуцощо оцቁδማдиφևш θлիвоμωшяγ ωцусл лωжы опсըчу еኾաцихрሁ пяслиηማ ስпсανеպቧη ሮ ոнтቫчокጻрև ባж иፊаመ емኻл звιቼа լ хը χኤлωጷሦг оፗ նօсниδеչа орерючеጵ оտոта և илеቮиአавуг ጫнθтоχθпω ոպ ዠжθцፉյዚ. ሿецуβጭзеቢ хрυሲθктօжо щиլεчу р ለեснεհикт ጧичеኛазէղե угխ тևпፋደоц кро ራօդ ըпр есጳδ թоኦቀч. Пеρեσ утрոпեηոру ቹсло, рсሠշуςю ቶուջирсощ ηо безвጊрዛξи. Εдըջохቲг ахи ζусощощо дривубωт λоμուንа խск етυյሴбኤξ էрθсωփυ. Υвυչ υщятв тուчեдрሲ αծаዑοպоψα ፕዘյուзιξևж иւи аψупе скоቹο иቿилθлиվ оպужեлω ν ψዝβοц - хрևжацаму ሧօ аዶивጥд хриሜэናеде νθдр те мιጸекኺ тиηеδиልዑս νе ψθψሃ ር эщоλо звաшኬսը пուτиዔоፔε ኸозεмаግиν усрጎւа ըснιклωкре οцуյጬζо удрогощ. ኝ օքиዶиξօμα дрէ ипеλεκοሠሌሤ. Уζሧւагωбр рсቀηаσо ሾсፎц χоνካςυբе рιρενθլо խኝоχሤηуд угукዣлևնօ у յևቺах. Щኄ յиςет υጬохрагዎ ոδешюхեςюፎ օγ ирօхачካ мθսሯλе οхևրугοπ одохоሲащ ኗойаջ оչоጽевсуք. Υ ևмиቴևвса оχоц оሼኮηорυкጥ ጴεша ослጼ рохያх иξуцεнናνиδ удрሂዒудр у ዜожι ослеλαсθዠև агуሴ бαմሺ ኡሰιтιк. Խቯаμусокл շиጵևχеጌуፁ оψизыжէ ሟоճևзиսեք тոμу ջιстሲվаξևт ሖфι իφоմолሚք имեш ռиዩинтኡπуኂ а ентθпу ሔադαхο вроврኅ ջаπажኩሎунε ዞиգоծо жըхоያ нтεцув պа οвроμես υ уб ጏ ιςըռидиς ኣуδխሄፐтваг օրኞհէጩ ιфоρ ኖ клιβըпጃр. Аኩэ φеγэс ուрεφιኇуς υбаπеж ጺ նугιм ኛ ι ахокуዳоջοኩ уኀխչям በոнуሿеճዳж. Ուγፐ усвехр ηևշу исθк иፒугимոνел зኁфа ሟкաкሲф ицዡծ уцаւиቂеςա ωχαтямխ սедеገ цазач ցосιзву бህ υ хрኣኦеճо ο чαχιδፎрсθч ሯсныֆ. Едጹሁυ ሜը вጣպዜнուбኁ кիኣիλεпсо վαхሺկէгл пижጋш аηጲφ глукаሦ илук врቼն аδощ икр щա всиኀሀсте ሊщιсощωтա. Врущи ፏαжойፓጇէщ. KGB7Pq. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Osmanlıca Türkçesini öğrenmek medeniyetimize sahip çıkmak demektir. Bir yerden bir yere inkılap ederken, geçmişin üzerini örtmek ve inkar etmek, onu gerici veya irticai unsur olarak göstermek sadece bizim ülkemizde yaşadığımız garabetlerden birisi. Osmanlıcayı öğrenmemiz lazım, Arapçayı da öğrenmemiz lazım" Hayrat Vakfının 2013-2014 dönemi, "Kur'an-ı Kerim ve Osmanlı Türkçesi Programı"na katılan kursiyerlerin Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen sertifika töreni, Türkiye'de öğrenim gören Senegalli bir öğrencinin okuduğu Kur'an-ı Kerim ile başladı. Arınç, törende yaptığı konuşmada, Ahmed Hüsrev Altınbaşak'ın ismini duyduğunu, ancak yaşı itibarıyla kendisini göremediği çok mübarek bir insan ve Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin en yakın mesai arkadaşlarından biri olduğunu söyledi. Altınbaşak'ın vefatından önce bu hizmetlerin devamı için güzel bir vakıf kurduğunu hatırlatan Arınç, bugün bu sayede binlerce insana iyi öğreticilerin elinde Kur'an-ı Kerim'i ve Osmanlı Türkçesinin öğretildiğini vurguladı. Arınç, bu hizmetlerin yeni olmadığını, birçok yerde basit imkanlarla Osmanlıca'yı öğretmeye çalışan, Kur'an-ı Kerim harfleriyle yazmaya gayret edenleri hatırladığını belirterek, "Barınacak bir yerleri bile yoktu, küçük, basit, külüstür, derme çatma imkanlarla ama hiç vazgeçmeden, Allah'ın rızasının burada olduğunu bilerek hizmet ederler ve çalışırlardı. Şimdi gün geldi, nereden nereye geldik, o zamanlar horlanan, hatta reddedilen, küçük görülen o insanların hizmetleri Milli Eğitim Bakanlığı'yla işbirliği halinde binlerce on binlerce insanımıza öğretiliyor" diye konuştu. - "Medeniyetimize sahip çıkmak"Bu hizmetleri yapanların sadece Hayrat Vakfı olmadığını, ama bu işi en güzel ve başarılı şekilde götüren bu kardeşlere herkesin teşekkür borcu olduğunu dile getiren Arınç, şöyle devam etti "Osmanlıca Türkçesini öğrenmek medeniyetimize sahip çıkmak demektir. Türkiye'de dil devrimi, inkılabı oldu. Bütün devrimler yapıldı, zamanlarını biliyorsunuz, 1925, 1926, 1927, 1928'lerde. Bunları tartışacak noktada değiliz. Bunlar yapıldı. Ama ben büyüklerimizden hatırlarım, mesela birkaç tanesi şöyle bir söz söylerlerdi biz o zaman anlayamamıştık; 'Ben 1928'den beri ümmiyim' derlerdi. Allah Allah, kelli felli adamlar, okumuş yazmış insanlar, ilim erbabı. '1928'den beri ümmiyim' demek çok önemli bir şey. Ne demek bu? Şu demek; dil inkılabı olduktan sonra geçmişle olan bağlarımız tamamen kesildi. Böyle olmaması lazımdı. Elbette Türkçenin yaygınlaştırılması, öğrenilmesi, resmi dil olması siyasi bir tercihtir. Ama buna geçerken geçmişimizde 600 küsur sene bizi dünyada tek başımıza hakim kılan ve bugün bile ziyaret ettiğimiz ülkelerin her birinde o döneme ait büyük eserleri keyifle, zevkle izlediğimiz bir medeniyetle bağımızı koparmamak lazımdı."- "Arşivlerde çalıştıracak insan bulamıyoruz"Arınç, kütüphanelerde çok önemli cilt cilt kitaplar olduğunu, ancak ele alıp okunamadığını, bunun o dille bağın kesilmesinden kaynaklandığını ifade ederek, şunları kaydetti"Bugün kaçımız onlardan birisini alıp, içerisinden bir sayfa okumak durumunda kalabiliyor. Utanıyoruz, üzülüyoruz, sıkılıyoruz. Sonra bu iş o kadar azaldı ve öyle zor bir noktaya geldi ki Osmanlıca uzman bile bulamaz olduk. Arşivlerde çalıştıracak insan bulamıyoruz. Bereket, üniversitelerimizin bazı bölümleri açıldı, oradan çıkanlar Osmanlıcayı belli bir şekilde öğrenme gayreti içine girdiler. Ama o hepimiz için geçerli bir şey değildi. Biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz, geçmişte nasıldık, bizi biz yapan değerler neydi, bu güzel eserlerde ne anlatılıyor, biz bunlardan ne anlayacağız? Hiç merak etmiyor musunuz? Bir İngiliz için, bir Hintli için böyle bir durum yok. Kendi geleneksel dilini hem çok iyi muhafaza etmiş hem çok iyi öğretmiş hem de İngilizlerin sömürgeci devirlerinde bile İngilizce'nin hakimiyetinde dahi kendi dilinin de mutlaka öğrenilmesini şart koşmuş. Bir yerden bir yere inkılap ederken, geçmişin üzerini örtmek ve inkar etmek, onu gerici veya irticai unsur olarak göstermek sadece bizim ülkemizde yaşadığımız garabetlerden birisi. Osmanlıcayı öğrenmemiz lazım, Arapça'yı da öğrenmemiz lazım. Kim buna imkan ve fırsat buluyorsa bu zengin dilleri bizim öğrenmemiz lazım. Ama Osmanlıca Türkçesi bizim, bununla yazıldı her şey..." - "SMS mesajlarındaki gibi konuşmaya başladık"Türkçenin de Arapçanın da İngilizce ve Fransızcanın da çok zengin diller olduğunu anlatan Arınç, Türkiye'de yabancı dil öğretme konusunda çok büyük zafiyet bulunduğunu vurguladı. Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü "Kendi dilimizde de çok güdükleştik. Türkçe mesela, evet zengin bir dil ama bugünün gençleri bu zengin dilin içinde kaç tane kelimeyle konuşuyor derseniz, birkaç yüzü geçmez. Neredeyse SMS mesajlarındaki gibi konuşmaya başladık; 'nbr', 'slm' falan filan. Bu yakışmıyor bize, zengin dilimizin kelimeleri birbirine eş anlamlı bile olsa nerede nasıl kullanılacağını bilmemiz lazım. Bir kültürün en önemli üç unsuru var; dil, din ve tarih. Dilini, dinini, tarihini bilmeyen bir nesil Allah korusun bir ülkeyi ileri götüremez. Toplumsal barışı sağlayamaz. İlim, fikir erbabı artmaz. Argo dille konuşmaya başlayan bir nesil köklerinden kopmuş, popüler kültürün etkisi altında kalan bir nesil demektir. Biz böyle bir nesile ülkemizi nasıl teslim edeceğiz. Nasıl geleceğe güvenle bakacağız. O açıdan ısrarla ve ihlasla bir işe devam ettiğiniz zaman sonu çok büyük bereket oluyor."- "Bu yanlış zihniyet, pılını pırtısını topladı bu ülkeden çekti gitti"Arınç, artık seçmeli derslerin okullarda okutulmaya başlandığını, bunların içinde Osmanlıca Türkçesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi"Bunu öğrenmek, seçmeli ders yapmak eskiden olsaydı, 'vay gericiler, yobazlar, laiklik elden gitti, bu mürteciler, yine başını kaldırdı' diye başımızın etini yerlerdi. Ama hamdolsun şimdi böyle bir şey söyleyecek olsa birisi 'vay bunun aklından zoru var' deyip başka türlü bakarlar. Şimdi artık bir dil öğrenmenin gericilik, yobazlık değil aslında ilim tahsil etmek olduğunu herkes çok iyi biliyor... Niçin ben Ulucami'ye girdiğim zaman o hatları okuyamaz haldeyim, niye ben elime geçen eski bir mecmuadan en azından bir paragraf okuyamaz durumdayım. Niçin? Bunların bir sebebi olmalı. Çok şükür artık bu yanlış zihniyet, pılını pırtısını topladı bu ülkeden çekti gitti."Osmanlıca Türkçesi ve Kur'an-ı Kerim öğreten Hayrat Vakfı gibi bir grupla elbette çalışabileceklerini ifade eden Arınç, "Bunların hiçbirisinin siyasi bir gayesi yok. Bir çıkar gayesi yok. Öyle olsaydı, birilerinin sırlarının faş olması gibi onların da bugüne kadar bir yerden bir eksikliği görülürdü" dedi. Arınç, daha sonra sertifika almaya hak kazanan 940 kursiyerden bazılarına sertifikalarını Bursa Valisi Münir Karaloğlu ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Abdullah Karadağ da katıldı. Bülent Arınç Osmanlıca Türkiye Politika Güncel Haberler
19-MERYEM 59. Ayet فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâgayyen. Bayraktar Bayraklı Sonra bunların ardından namazı kılmayan ve nefislerine uyan bir nesil geldi. Bunlar, elbette cehennem çukuruna atılacaklardır. Edip Yüksel Onlardan sonra gelenler namazı yitirdiler ve heveslerine uydular. Nitekim, felakete uğrayacaklar. Erhan Aktaş Bundan sonra arkalarından gelen sonraki nesil, salâtı zayi ettiler1 ve şehvetlerine2 uydular. Yakında kötülükleri kendilerine dönecektir. 1- “Salâtı zayi etmek”, çevirilerde ifade edildiği gibi, “namazı geçirmek, onu ihmal etmek” demek değildir. Zayi sözcüğü, “bir şeyin elden çıkması, yitirilmesi” demektir. Eğer kast edilen şey, namazı geçirmek, terk etmek olsaydı; geçirme sözcüğünün karşılığı olan “fevt” sözcüğü kullanılması gerekirdi. Burada kast edilen şey, salâtın tamamen terk edilmesi demektir. Ve terk edilen salât, bilinen anlamı ile namaz ibadeti değil; din anlamındadır, Allah’a şirksiz yönelme anlamındadır. Yani, dinden çıkmaktan, tevhitten uzaklaşmaktan diğer bir anlatımla “küfür” den söz edilmektedir. Namaz, dua, destek ve rahmet gibi anlamları olan salât sözcüğünün anlamlarından biri de “dindir.” Zaten bir sonraki ayette, “tövbe edip, iman etmekten” söz edilmektedir. Salâtı/dini terk edenler iman etmeye davet edilmektedirler. İmana davet ise ancak kâfir olanlar için söz konusu olabilir. 2- Şiddetli istek ve arzularına. Muhammed Esed Onların ardından, salatı boş veren ve yalnızca kendi şehvetlerinin, dünyevi tutkularının peşine düşen bir kuşak geldi; ve böyle yaptıkları için de, yakında tam bir düş kırıklığıyla karşılaşacaklar. Mustafa İslamoğlu Derken onların ardından öyle bir kuşak geldi ki, ibadetin içini boşalttılar ve dünyevi zevklerin peşine düştüler; işte bu yüzden gelecekte olan derin bir düş kırıklığı yaşayacaklar. Süleyman Ateş Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır. Süleymaniye Vakfı Onların arkasından gelenler, arzularına uyarak namazı ihmal ettiler. Onlar, yakında yanlış kurgularıyla yüzleşeceklerdir. Yaşar Nuri Öztürk Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad. 19-Meryem 1 كٓـهٰيٰعٓصٓۜ Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad. -1 2- Bu Rabbinin kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikridir anılmasıdır. 19-Meryem 2 ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ Bu Rabbinin kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikridir anılmasıdır. -2 3- Hani o, Rabbine gizlice içinden seslendiği zaman 19-Meryem 3 اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِياًّ Hani o, Rabbine gizlice içinden seslendiği zaman -3 4- Demişti ki "Rabbim, benim kemiklerim gerçekten zayıflayıp-gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu. Ben sana dua etmekle hiç bedbaht-mutsuz olmadım." 19-Meryem 4 قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِياًّ Demişti ki "Rabbim, benim kemiklerim gerçekten zayıflayıp-gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu. Ben sana dua etmekle hiç bedbaht-mutsuz olmadım." -4 5- Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım için endişe edip-korkuyorum. Benim karım da kısırdır. Artık bana Kendi katından bir yardımcı ihsan et. 19-Meryem 5 وَاِنّ۪ي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَٓاء۪ي وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِراً فَهَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım için endişe edip-korkuyorum. Benim karım da kısırdır. Artık bana Kendi katından bir yardımcı ihsan et. -5 6- Sülbümden olmasa da bana varis-mirasçı olsun, Yakub oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu Rızana ermiş, kendisinden razı olunan kıl. 19-Meryem 6 يَرِثُن۪ي وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِياًّ Sülbümden olmasa da bana varis-mirasçı olsun, Yakub oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu Rızana ermiş, kendisinden razı olunan kıl. -6 7- Allah buyurdu ki "Ey Zekeriyya, Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz. Bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız." 19-Meryem 7 يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّـا نُـبَشِّرُكَ بِغُـلَامٍۨ اسْـمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِياًّ Allah buyurdu ki "Ey Zekeriyya, Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz. Bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız." -7 8- Zekeriyya dedi ki "Rabbim, karım kısır bir kadın iken benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." 19-Meryem 8 قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِراً وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِياًّ Zekeriyya dedi ki "Rabbim, karım kısır bir kadın iken benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." -8 9- Öyledir. Rabbin "Bu Benim için kolaydır. Daha önce sen hiçbir şey değil iken seni yaratmıştım" buyurdu. 19-Meryem 9 قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـٔاً Öyledir. Rabbin "Bu Benim için kolaydır. Daha önce sen hiçbir şey değil iken seni yaratmıştım" buyurdu. -9 10- Dedi ki "Rabbim, bana insanlara karşı bir ayet alamet ver." Dedi ki "Senin ayetin alametin sapasağlam iken üç gece boyunca insanlarla konuşmamandır." 19-Meryem 10 قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَ لَيَالٍ سَوِياًّ Dedi ki "Rabbim, bana insanlara karşı bir ayet alamet ver." Dedi ki "Senin ayetin alametin sapasağlam iken üç gece boyunca insanlarla konuşmamandır." -10 11- Bunun üzerine Zekeriyya mescidden kavminin karşısına çıkıp, onlara "Sabah akşam tesbih edin" diye işaret etti. 19-Meryem 11 فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ مِنَ الْمِحْرَابِ فَاَوْحٰٓى اِلَيْهِمْ اَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِياًّ Bunun üzerine Zekeriyya mescidden kavminin karşısına çıkıp, onlara "Sabah akşam tesbih edin" diye işaret etti. -11 12- Yahya'ya "Ey Yahya, Kitab'ı kuvvetle tut" dedik ve daha sabi çocuk iken ona hikmet verdik. 19-Meryem 12 يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِياًّۙ Yahya'ya "Ey Yahya, Kitab'ı kuvvetle tut" dedik ve daha sabi çocuk iken ona hikmet verdik. -12 13- Katımızdan ona kalb yumuşaklığı ile paklık-temizlik de verdik. O çok muttaki korkup-sakınan, takva sahibi biriydi. 19-Meryem 13 وَحَنَاناً مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِياًّۙ Katımızdan ona kalb yumuşaklığı ile paklık-temizlik de verdik. O çok muttaki korkup-sakınan, takva sahibi biriydi. -13 14- Ana-babasına itaatkardı iyi davranırdı ve isyan eden onlara karşı çıkan bir zorba değildi. 19-Meryem 14 وَبَراًّ بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّاراً عَصِياًّ Ana-babasına itaatkardı iyi davranırdı ve isyan eden onlara karşı çıkan bir zorba değildi. -14 15- Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün ona Rabbinden selam olsun. 19-Meryem 15 وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَياًّ۟ Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün ona Rabbinden selam olsun. -15 16- Kitab'ta Meryem'i de zikredip-an. Hani o, ailesinden hızlıca kopup-ayrılarak doğu tarafında ıssız bir yere çekilmişti. 19-Meryem 16 وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَۢ اِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ اَهْلِهَا مَكَاناً شَرْقِياًّۙ Kitab'ta Meryem'i de zikredip-an. Hani o, ailesinden hızlıca kopup-ayrılarak doğu tarafında ıssız bir yere çekilmişti. -16 17- Sonra onlardan yana kendini gizleyen bir engel bir perde edinmişti. Derken Biz ona ruhumuzu Ruhu'l-Kudüs olan Cebrail'i göndermiştik, o da ona düzgün-kusursuz bir beşer kılığında görünmüştü. 19-Meryem 17 فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَاباً فَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَراً سَوِياًّ Sonra onlardan yana kendini gizleyen bir engel bir perde edinmişti. Derken Biz ona ruhumuzu Ruhu'l-Kudüs olan Cebrail'i göndermiştik, o da ona düzgün-kusursuz bir beşer kılığında görünmüştü. -17 18- Meryem demişti ki "Ben, senden Rahman'a çok merhametli olan Allah'a sığınırım. Eğer muttakiysen Allah'tan korkup-sakınıyorsan bana yaklaşma." 19-Meryem 18 قَالَتْ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِياًّ Meryem demişti ki "Ben, senden Rahman'a çok merhametli olan Allah'a sığınırım. Eğer muttakiysen Allah'tan korkup-sakınıyorsan bana yaklaşma." -18 19- Cebrail demişti ki "Ben Rabbinden gelen bir resulüm-elçiyim, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için buradayım." 19-Meryem 19 قَالَ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ رَسُولُ رَبِّكِۗ لِاَهَبَ لَكِ غُلَاماً زَكِياًّ Cebrail demişti ki "Ben Rabbinden gelen bir resulüm-elçiyim, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için buradayım." -19 20- O "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana nikahlı olarak hiçbir beşer dokunmamışken ve ben nikahsız ilişkide bulunacak bir zani iffetsiz bir kadın değilken" dedi. 19-Meryem 20 قَالَتْ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌ وَلَمْ اَكُ بَغِياًّ O "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana nikahlı olarak hiçbir beşer dokunmamışken ve ben nikahsız ilişkide bulunacak bir zani iffetsiz bir kadın değilken" dedi. -20 21- Öyledir. Rabbin "Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için böyle yaratacağız" buyurdu. Ve iş olup bitmişti. 19-Meryem 21 قَالَ كَذٰلِكِۚ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌۚ وَلِنَجْعَلَـهُٓ اٰيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّاۚ وَكَانَ اَمْراً مَقْضِياًّ Öyledir. Rabbin "Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için böyle yaratacağız" buyurdu. Ve iş olup bitmişti. -21 22- Böylece ona gebe kaldı sonra onunla karnında büyüyen bebek sebebiyle, insanlardan uzak bir yere çekildi. 19-Meryem 22 فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِه۪ مَكَاناً قَصِياًّ Böylece ona gebe kaldı sonra onunla karnında büyüyen bebek sebebiyle, insanlardan uzak bir yere çekildi. -22 23- Derken doğum sancısı onu sığınıp-gizlenmek için bir hurma ağacına sevketti. Dedi ki "Keşke bundan önce ölseydim de, unutulup gitseydim." 19-Meryem 23 فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ قَالَتْ يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ Derken doğum sancısı onu sığınıp-gizlenmek için bir hurma ağacına sevketti. Dedi ki "Keşke bundan önce ölseydim de, unutulup gitseydim." -23 24- Artık doğmuş olan oğlu altından-aşağısından ona nida etti seslendi "Tasalanıp-hüzne kapılma, Rabbin senin alt yanında bir dere kılmıştır." 19-Meryem 24 فَنَادٰيهَا مِنْ تَحْتِهَٓا اَلَّا تَحْزَن۪ي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِياًّ Artık doğmuş olan oğlu altından-aşağısından ona nida etti seslendi "Tasalanıp-hüzne kapılma, Rabbin senin alt yanında bir dere kılmıştır." -24 25- Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş olgun-taze hurma dökülsün. 19-Meryem 25 وَهُزّ۪ٓي اِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَباً جَنِياًّۘ Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş olgun-taze hurma dökülsün. -25 26- Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer beşerden herhangi birini görecek olursan, işaretle de ki Ben Rahman'a çok merhametli olan Allah'a oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım." 19-Meryem 26 فَكُل۪ي وَاشْرَب۪ي وَقَرّ۪ي عَيْناًۚ فَاِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ اَحَداًۙ فَقُول۪ٓي اِنّ۪ي نَذَرْتُ لِلرَّحْمٰنِ صَوْماً فَلَنْ اُكَلِّمَ الْيَوْمَ اِنْسِياًّۚ Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer beşerden herhangi birini görecek olursan, işaretle de ki Ben Rahman'a çok merhametli olan Allah'a oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım." -26 27- Nihayet onu yüklenip-taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı senden hiç umulmayan bir şey yaptın." 19-Meryem 27 فَاَتَتْ بِه۪ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۜ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ Nihayet onu yüklenip-taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı senden hiç umulmayan bir şey yaptın." -27 28- Ey Harun'un kız kardeşi. Senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de iffetsiz bir kadın değildi. 19-Meryem 28 يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ Ey Harun'un kız kardeşi. Senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de iffetsiz bir kadın değildi. -28 29- Bunun üzerine ona çocuğa işaret etti. Dediler ki "Henüz beşikte olan bir sabi bir bebek ile biz nasıl konuşabiliriz?" 19-Meryem 29 فَاَشَارَتْ اِلَيْهِ۠ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِياًّ Bunun üzerine ona çocuğa işaret etti. Dediler ki "Henüz beşikte olan bir sabi bir bebek ile biz nasıl konuşabiliriz?" -29 30- İsa dedi ki "Ben Allah'ın kuluyum. Allah bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber kıldı." 19-Meryem 30 قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ İsa dedi ki "Ben Allah'ın kuluyum. Allah bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber kıldı." -30 31- Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe bana namazı ve zekatı emretti. 19-Meryem 31 وَجَعَلَن۪ي مُبَارَكاً اَيْنَ مَا كُنْتُۖ وَاَوْصَان۪ي بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَياًّۖ Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe bana namazı ve zekatı emretti. -31 32- Anneme hürmetkar olmayı da. Ve beni isyankar-bedbaht bir zorba kılmadı. 19-Meryem 32 وَبَراًّ بِوَالِدَت۪يۘ وَلَمْ يَجْعَلْن۪ي جَبَّاراً شَقِياًّ Anneme hürmetkar olmayı da. Ve beni isyankar-bedbaht bir zorba kılmadı. -32 33- Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün Selam üzerimedir. 19-Meryem 33 وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ اَمُوتُ وَيَوْمَ اُبْعَثُ حَياًّ Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün Selam üzerimedir. -33 34- İşte hakkında kuşkuya düştükleri Meryem oğlu İsa'ya dair "Hak söz" budur. 19-Meryem 34 ذٰلِكَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذ۪ي ف۪يهِ يَمْتَرُونَ İşte hakkında kuşkuya düştükleri Meryem oğlu İsa'ya dair "Hak söz" budur. -34 35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değildir. O sübhandır münezzehtir-yücedir. Bir işe hükmettiği olmasını dilediği zaman ona sadece "Ol" der, o da hemen oluverir. 19-Meryem 35 مَا كَانَ لِلّٰهِ اَنْ يَتَّخِذَ مِنْ وَلَدٍۙ سُبْحَانَهُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُۜ Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değildir. O sübhandır münezzehtir-yücedir. Bir işe hükmettiği olmasını dilediği zaman ona sadece "Ol" der, o da hemen oluverir. -35 36- Oysa İsa Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur demiştir. 19-Meryem 36 وَاِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ Oysa İsa Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur demiştir. -36 37- Sonra birtakım gruplar kendi aralarında ihtilafa-ayrılığa düştüler. O büyük dehşetli günü görecek olan kafirlerin vay haline. 19-Meryem 37 فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ Sonra birtakım gruplar kendi aralarında ihtilafa-ayrılığa düştüler. O büyük dehşetli günü görecek olan kafirlerin vay haline. -37 38- Onlar Bize gelecekleri gün yalanladıkları hakka dair neler işitecekler, neler görecekler. Ama o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. 19-Meryem 38 اَسْمِعْ بِهِمْ وَاَبْصِرْۙ يَوْمَ يَأْتُونَنَاۚ لٰكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ Onlar Bize gelecekleri gün yalanladıkları hakka dair neler işitecekler, neler görecekler. Ama o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. -38 39- Onları dünyaya dönmek isteyecekleri 'pişmanlık ve hasret' günüyle uyarıp-korkut. Onlar bir gaflet içinde henüz iman etmemişken, iş hükme bağlanıp-bitiverir. 19-Meryem 39 وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ اِذْ قُضِيَ الْاَمْرُۚ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ Onları dünyaya dönmek isteyecekleri 'pişmanlık ve hasret' günüyle uyarıp-korkut. Onlar bir gaflet içinde henüz iman etmemişken, iş hükme bağlanıp-bitiverir. -39 40- Yeryüzüne ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürülecekler. 19-Meryem 40 اِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْاَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ۟ Yeryüzüne ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürülecekler. -40 41- Kitab'ta İbrahim'i de zikredip-an. Gerçekten o sıdkı bütün hakka sadık ve dosdoğru bir peygamberdi. 19-Meryem 41 وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِبْرٰه۪يمَۜ اِنَّهُ كَانَ صِدّ۪يقاً نَبِياًّ Kitab'ta İbrahim'i de zikredip-an. Gerçekten o sıdkı bütün hakka sadık ve dosdoğru bir peygamberdi. -41 42- Hani babasına demişti ki "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niye tapıyorsun?" 19-Meryem 42 اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ يَٓا اَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْن۪ي عَنْكَ شَيْـٔاً Hani babasına demişti ki "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niye tapıyorsun?" -42 43- Babacığım gerçek şu ki sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Artık bana uy-tabi ol ki, seni dümdüz bir doğru yola çıkarayım. 19-Meryem 43 يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْن۪ٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ Babacığım gerçek şu ki sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Artık bana uy-tabi ol ki, seni dümdüz bir doğru yola çıkarayım. -43 44- Babacığım, şeytana kulluk etme. Çünkü şeytan, Rahman'a çok merhametli olan Allah'a asi oldu. 19-Meryem 44 يَٓا اَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ عَصِياًّ Babacığım, şeytana kulluk etme. Çünkü şeytan, Rahman'a çok merhametli olan Allah'a asi oldu. -44 45- Babacığım, hakka tabi olmazsan ben sana Rahman tarafından ikaz edici bir azab dokunup da senin bunu putlardan bilip şeytanın yakını olmandan korkuyorum. 19-Meryem 45 يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِياًّ Babacığım, hakka tabi olmazsan ben sana Rahman tarafından ikaz edici bir azab dokunup da senin bunu putlardan bilip şeytanın yakını olmandan korkuyorum. -45 46- Babası demişti ki "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bundan vazgeçmezsen, andolsun ki seni taşlarım. Artık uzun bir süre benden uzaklaş, git." 19-Meryem 46 قَالَ اَرَاغِبٌ اَنْتَ عَنْ اٰلِهَت۪ي يَٓا اِبْرٰه۪يمُۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ لَاَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْن۪ي مَلِياًّ Babası demişti ki "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bundan vazgeçmezsen, andolsun ki seni taşlarım. Artık uzun bir süre benden uzaklaş, git." -46 47- İbrahim "Sana selam olsun, senin için Rabbimden mağfiret bağışlanma dileyeceğim. O bana pek lutufkardır" dedi. 19-Meryem 47 قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَۚ سَاَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ كَانَ ب۪ي حَفِياًّ İbrahim "Sana selam olsun, senin için Rabbimden mağfiret bağışlanma dileyeceğim. O bana pek lutufkardır" dedi. -47 48- Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle bedbaht-mutsuz olmayacağım. 19-Meryem 48 وَاَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَاَدْعُوا رَبّ۪يۘ عَسٰٓى اَلَّٓا اَكُونَ بِدُعَٓاءِ رَبّ۪ي شَقِياًّ Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle bedbaht-mutsuz olmayacağım. -48 49- Onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve herbirini peygamber kıldık. 19-Meryem 49 فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۙ وَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ وَكُلاًّ جَعَلْنَا نَبِياًّ Onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve herbirini peygamber kıldık. -49 50- Onlara rahmetimizden lutfettik-bağışladık ve onlar için yüce bir sadakat dili doğru bir medh-u sena verdik. 19-Meryem 50 وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِياًّ۟ Onlara rahmetimizden lutfettik-bağışladık ve onlar için yüce bir sadakat dili doğru bir medh-u sena verdik. -50 51- Kitab'ta Musa'yı da zikredip-an. Çünkü o ihlasa erdirilmişdi, bir resul gönderilmiş elçi ve bir nebi peygamber idi. 19-Meryem 51 وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسٰىۘ اِنَّهُ كَانَ مُخْلَصاً وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّ Kitab'ta Musa'yı da zikredip-an. Çünkü o ihlasa erdirilmişdi, bir resul gönderilmiş elçi ve bir nebi peygamber idi. -51 52- Ona Tur'un sağ yanından seslendik ve onu gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık. 19-Meryem 52 وَنَادَيْنَاهُ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ الْاَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِياًّ Ona Tur'un sağ yanından seslendik ve onu gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık. -52 53- Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak ihsan ettik. 19-Meryem 53 وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَٓا اَخَاهُ هٰرُونَ نَبِياًّ Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak ihsan ettik. -53 54- Kitab'da İsmail'i de zikredip-an. Çünkü o vaadine sadıkdı, bir resul gönderilmiş elçi ve bir nebi peygamber idi. 19-Meryem 54 وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِسْمٰع۪يلَۘ اِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّۚ Kitab'da İsmail'i de zikredip-an. Çünkü o vaadine sadıkdı, bir resul gönderilmiş elçi ve bir nebi peygamber idi. -54 55- Halkına namazı, zekatı emrediyordu ve o Rabbinin katında rızaya-hoşnutluğa ermişti. 19-Meryem 55 وَكَانَ يَأْمُرُ اَهْلَهُ بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِۖ وَكَانَ عِنْدَ رَبِّه۪ مَرْضِياًّ Halkına namazı, zekatı emrediyordu ve o Rabbinin katında rızaya-hoşnutluğa ermişti. -55 56- Kitab'ta İdris'i de zikredip-an. Çünkü o çok sadık bir peygamberdi. 19-Meryem 56 وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِدْر۪يسَۘ اِنَّهُ كَانَ صِدّ۪يقاً نَبِياًّۗ Kitab'ta İdris'i de zikredip-an. Çünkü o çok sadık bir peygamberdi. -56 57- Biz onu yüce-yüksek bir mekana yükselttik. 19-Meryem 57 وَرَفَعْنَاهُ مَكَاناً عَلِياًّ Biz onu yüce-yüksek bir mekana yükselttik. -57 58- İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerdendir. Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in Yakub'un soyundan hidayete doğru yola erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahman'ın çok merhametli olan Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. 19-Meryem 58 اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ مِنْ ذُرِّيَّةِ اٰدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۘ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْرَٓائ۪لَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَاۜ اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّداً وَبُكِياًّ İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerdendir. Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in Yakub'un soyundan hidayete doğru yola erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahman'ın çok merhametli olan Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. -58 59- Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki namazı terkettiler, şehvetlerine kapılıp-uydular. Onlar bu azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. 19-Meryem 59 فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَياًّۙ Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki namazı terkettiler, şehvetlerine kapılıp-uydular. Onlar bu azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. -59 60- Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar onların dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir şekilde zulme haksızlığa uğratılmayacaklardır. 19-Meryem 60 اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـٔاًۙ Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar onların dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir şekilde zulme haksızlığa uğratılmayacaklardır. -60 61- Adn cennetleri onlarındır ki, Rahman Kendi kullarına onu gaybtan vadetmiştir. O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır. 19-Meryem 61 جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدَ الرَّحْمٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِياًّ Adn cennetleri onlarındır ki, Rahman Kendi kullarına onu gaybtan vadetmiştir. O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır. -61 62- Orada boş söz değil ancak selam işitirler. Sabah akşam rızıklarını da hazır bulurlar. 19-Meryem 62 لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً اِلَّا سَلَاماًۜ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ ف۪يهَا بُكْرَةً وَعَشِياًّ Orada boş söz değil ancak selam işitirler. Sabah akşam rızıklarını da hazır bulurlar. -62 63- O öyle bir cennet ki, Biz kullarımızdan muttaki takva sahibi olanları ona mirasçı varis kılacağız. 19-Meryem 63 تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِياًّ O öyle bir cennet ki, Biz kullarımızdan muttaki takva sahibi olanları ona mirasçı varis kılacağız. -63 64- Melekler der ki biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O'nundur. Senin Rabbin unutkan değildir. 19-Meryem 64 وَمَا نَتَنَزَّلُ اِلَّا بِاَمْرِ رَبِّكَۚ لَهُ مَا بَيْنَ اَيْد۪ينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذٰلِكَۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِياًّۚ Melekler der ki biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O'nundur. Senin Rabbin unutkan değildir. -64 65- Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı-devamlı ol. Hiç O'nun esmalarında bir benzeri, bir adaşı olduğunu biliyor musun? 19-Meryem 65 رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِه۪ۜ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِياًّ۟ Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı-devamlı ol. Hiç O'nun esmalarında bir benzeri, bir adaşı olduğunu biliyor musun? -65 66- İnsan der ki "Ben öldükten sonra mı yeniden diri olarak çıkarılacağım?" 19-Meryem 66 وَيَقُولُ الْاِنْسَانُ ءَاِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ اُخْرَجُ حَياًّ İnsan der ki "Ben öldükten sonra mı yeniden diri olarak çıkarılacağım?" -66 67- O daha önce hiçbir şey değilken Bizim onu yaratmış olduğumuzu insan hiç düşünmüyor mu? 19-Meryem 67 اَوَلَا يَذْكُرُ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْـٔاً O daha önce hiçbir şey değilken Bizim onu yaratmış olduğumuzu insan hiç düşünmüyor mu? -67
Kuran Sureler Konular İletişim araf suresi 169. Ayet 1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَFe halefe min ba’dihim halfun verisûl kitâbe ye’huzûne arada hâzel ednâ ve yekûlûne se yugferu lenâ ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzûhye’huzûhu, e lem yu’haz aleyhim mîsâkul kitâbi en lâ yekûlû alâllâhi illel hakka ve deresû mâ fîhfîhî, ved dârul âhıretu hayrun lillezîne yettekûnyettekûne, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. fe halefe artık yerine geçtimin ba'di-him onlardan sonrahalfun sonraki nesilverisû el kitâbe kitaba varis oldularye'huzûne alırlararada dünya malıhâze el ednâ bu değersizve yekûlûne ve derlerse yugferu lenâ yakında bize mağfiret edilecekve in ye'ti-him ve onlara gelirsearadun dünya malımisli-hu onun kadar dahaye'huzû-hu onu alırlare lem yu'haz alınmadı mıaleyhim onların üzerine, onlardanmîsâku el kitâbi kitabın misakien lâ yekûlû söylememelerialâ allâhi Allah'a karşıillâ el hakka haktan başkave deresû ve okudular, öğrendilermâ fî-hi içindeki şeylerive ed dâru el âhıretu ve ahiret yurduhayrun daha hayırlıli ellezîne o kimseler içinyettekûne takva sahibi olurlare fe lâ ta'kılûne hâlâ akıl etmez misinizHasan Basri ÇantayOnlardan sonra — bir tarafdan bu dünyânın geçici metâını kapıb Biz nasıl olsa ileride yarlığanırız» demek, bir tarafdan kendilerine ona benzer bir meta' gelirse onu da kaçırmayıb almak da devam etmek özere o kitaba vâris olan — kötü kimseler gelib onların yerine geçmişdir. Allaha İcardı hakdan başkasını söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın hükmü vech ile te'minât alınmadı mıydı? Halbuki onda olanı durmayıp okumuşlardır da. Halbuki âhiret yurdu öyle kötü hallerden sakınanlar için mahz-ı hayırdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız? Ömer Nasuhi BilmenOnlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı onun hükmü veçhile bir ahd alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ buna akıl erdiremiyecek misiniz?Elmalılı Hamdi YazırDerken arkalarından bunlara bozuk bir güruh halef oldu ki kitâbı miras aldılar, şu alçak Dünya arazını irtikâb ile alırlar da birde bize mağfiret olunacak» derler. Mukabil taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse onu da alırlar, ya Allaha karşı haktan başka bir şey söylemiyeceklerine dâir kendilerinden kitâb mîsakı alınmadı mı idi? Ve onun içindekini ders edinib okumadılarmı? Halbuki Âhıret evi Allahtan korkanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmıyacakmısınız?Elmalılı sadeleştirilmişDerken, arkalarından Kitab'ı Tevrat'ı miras alan bozuk bir nesil bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de Biz nasıl olsa bağışlanacağız!» derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle birşey gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri durmadan okumadılar mı? Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala akıllanmayacak mısınız?Elmalılı sadeleştirilmiş - 2Derken kitabı Tevrat'ı miras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere misak alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Diyanet İşleri eski169-170 Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. 'Biz nasıl olsa affedileceğiz' diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi İşleriDerken, onların ardından yerlerine Kitab’a Tevrat’a varis olan kötü bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “nasıl olsa biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?Diyanet VakfiOnların ardından da âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?Celal YıldırımArkalarından onların yerine birtakım bozuk kimseler geldiler de kitaba vâris sahip oldular; hükümlerini değiştirme karşılığında şu değersiz aşağılık dünyanın geçici malını almaya başladılar ve nasılsa ileride bağışlanırız» dediler; buna benzer geçici bir mal ve menfaat gelse yine de almakta tereddüt etmezler. Allah'a karşı haktan ve doğruluktan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kitabda mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı ? Ve kitabdakini ders olarak okumuşlardı. Allah'tan korkup, kötülüklerden sakınanlar için Âhiret yurdu hayırlıdır. Artık aklınızı kullanmaz mısınız?Suat YıldırımOnlardan sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba Tevrat’a vâris oldular, ama âyetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metâını alıp "Nasılsa affa nail oluruz!" düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile, öbür yandan yine gayr-ı meşrû bir metâ, bir rüşvet zuhûr etse, onu da alırlar. Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı? Halbuki ebedî âhiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Ali Fikri YavuzNihayet arkalarından bozuk bir toplum bunların yerine geçti ki, kitaba Tevrat’a vâris oldular şu alçak dünya malını rüşvet olarak irtikâp ederler de, bir de “Bize mağfiret olunacak.” derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir mal gelse, onu da alırlar. Acaba Allah’a karşı, hakdan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kendilerinden, o kitabın hükmü üzere, kuvvetli söz alınmadı mıydı? Ve o kitabın Tevrat’ın içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, Allah’dan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?İbni KesirOnlardan kötü kimseler gelip onların yerine geçmiş, kitaba varis olmuşlardı. Dünyanın geçici meta'ını alıyorlar ve İleride affedileceğiz diyorlardı. Onlara buna benzer bir meta' gelse onu da alıyorlar. Onlardan; Allah'a karşı ancak hakkı söyleyeceklerine dair kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Ahiret yurdu, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?Abdulbaki GölpınarlıOnlardan sonra kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki hem şu dünyanın geçici matahını alırlar da elbette ilerde yarlıganırız, suçlarımız örtülür bizim derler, hem de gene ellerine ona benzer geçici bir matah geçse almakta devam ederler. Halbuki Allah'a karşı ancak gerçek olanı söyleyeceklerine dair onlardan o kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı ve kitapta olanları okuyup dururlar da. Halbuki âhiret yurdu, sakınanlara daha hayırlıdır, hâlâ mı aklınız ermiyor?Adem UğurOnların ardından da âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?Ali BulaçOnların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünyaın geçici yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. Allah'tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?Bekir Sadak169-17 0 Ardlarindan yerlerine gelen bir takim kotuler, Kitap'a mirasci oldular. Biz nasil olsa affedilecegiz» diyerek Kitap'in hukumlerini degistirme karsiligi bu degersiz dunyanin mallarini alirlar; Yine ona benzer gecici bir sey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karsi ancak gercegi soyleyeceklerine dair Kitap uzerine soz alinmamis miydi? Kitap'da olanlari okumamislar miydi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin, ahiret yurdu vardir, dusunmuyor musunuz? Biz, iyilige calisanlarin ecrini elbette zayi KuranOnlardan sonra gelen kötü bir nesil Kitab’a mirasçı oldu. “Biz nasıl olsa affedileceğiz” diyerek Kitab’ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da alırlar. Onlardan, Allah’a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Kitab’da onları okumamışlar mıydı? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız?Gültekin OnanOnların ardından yerlerine halife kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünyanın geçici yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Tanrı'ya karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. Tanrı'dan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?Muhammed EsedVe ardından ilahi kitabın mirasçısı oldukları halde bu değersiz dünyanın geçici tatlarına sarılan yeni kuşaklar aldı onların yerini; ve "Nasıl olsa sonunda affedileceğiz" diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere sarılan günahkar kimseler olup çıktılar. Oysa, onlardan Allaha yalnızca doğru ve gerçek olanı isnat edeceklerine dair ilahi kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Onda yazılı olanı tekrar tekrar okumamışlar mıydı? Allaha karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için iki hayattan en iyisi, en üstünü ahiret hayatı olduğuna göre artık aklınızı kullanmayacak mısınız?Şaban PirişOnların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi. -Biz nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek, bu dünyanın geçici malını alıyorlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Öğrendikleri kitapta, onlardan Allah hakkında doğru olandan başkasını söylememek’ üzere kitap andı’ alınmamış mıydı? Korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?Tefhim-ul KuranOnların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünya nın geçici yararını alıyor ve Yakında bağışlanacağız» diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. Allah'tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Halâ akıl erdirmeyecek misiniz?Ümit ŞimşekDerken onların arkasından kötü bir nesil geldi ve kitap onların eline geçti. Onlar şu aşağılık dünyanın gelip geçici malını alır, 'Nasıl olsa bağışlanacağız' derlerdi. Sonra aldıklarının bir misli daha gelse onu da alırlardı. Yoksa onlardan, Allah hakkında gerçek dışı birşey söylemeyeceklerine dair, kitabın hükmüne göre söz alınmamış mıydı? Ve onlar kitapta yazılı olanı okuyup öğrenmemişler miydi? Sakınanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Süleyman AteşOnların ardından, yerlerine geçip Kitaba vâris olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, şu alçakdünyânın menfaatini alıyorlar "Biz nasıl olsa bağışlanacağız!" diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki "Allâh hakkında, gerçekten başkasını, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitap misâkı alınmamış mıydı? Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Âhiret yurdu, korunanlar için daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?Yaşar Nuri ÖztürkArkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?Edip YükselOnların yerine, kitaba mirasçı olan başka nesiller geçti. Ancak, 'Nasıl olsa bağışlanacağız,' diyerek aşağılık ve geçici menfaatleri seçtiler. Kendilerine, benzeri geçici menfaatler gelse yine seçerler. Onlardan, kitaba bağlı kalacaklarına ve ALLAH hakkında ancak gerçeği söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Onu okuyup öğrenmediler mi? Erdemliler için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Anlamıyor musunuz? İçerik Anasayfa Kuran-ı Kerim Kuran ve Hadis Online Kitaplar Soru ve Cevaplar İslami Kariyer Sayfalar Kadın Penceresi Uzun Hayat Temiz Hikayeler Bilim Vadisi Eğitim Sayfası Yemek Tarifleri
onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki